Nüfusun yaşlandığı Türkiye’de, yaşlı bireyler fiziksel sağlık kadar duygusal yalnızlıkla da mücadele ediyor. Kentin kalabalığında bile sesi duyulmayan, varlığı fark edilmeyen milyonlarca yaşlı, kendi içine kapanıyor. İstanbul’un farklı noktalarında görüştüğümüz yaşlılar artık birinin onları hatırlamasını istiyor. Çünkü yaşlanmak çoğu zaman dört duvar arasında ve tek başına yaşanıyor... Sessizleşen evler, yalnız içilen çaylar, seyrekleşen misafirlikler, eksilen kahkahalar, unutulan doğum günleri, çalınmayan kapılar... Kimi zaman aynı evde yaşayıp farklı odalara çekilen hayatlar, kimi zaman da yıllarını verdiğiniz çocukların yoğunluk arasında bir arayıp sormaya fırsat bulamaması…Dışlanmışlık...Bugün milyonlarca yaşlı birey yalnızca ilaçlarını almak, doktora gitmek ya da bir emekli maaşıyla geçinmek için yaşamıyor. Onlar aynı zamanda hissedilmek, değer görmek, hatırlanmak ve hayata dahil kalmak istiyor. Son araştırmalar, yaşlı bireylerin en büyük şikâyetlerinden birinin yalnızlık ve toplumdan dışlanmışlık olduğunu açıkça ortaya koyuyor.Sağlıktan, sessizliğe şikayetlerİstanbul’un farklı noktalarına uzandık. Kentin köylerinden Darülaceze’ye kadar birçok yaşlı bireyle konuştuk. Kimi geçim sıkıntısından yakındı, kimi sağlığın yükünden, kimi de sadece bir sesin yokluğundan.... Kimileri yıllarca çalıştıktan sonra hâlâ çalışmaya mecbur olduklarını söyledi, kimileri ise birinin yükü olma korkusuyla evinden vazgeçip huzurevine yerleşti. Çocuklarının yolunu gözleyenler de vardı, haftalarca kimseyle konuşmadan gününü tamamlayanlar da. Hepsinin cümlelerinde yalnızlık var...
‘Ev neşelensin istiyorum’Ayşe Turan(69): “İki çocuğum, iki de torunum var. Eşimle baş başa kaldık. Eşim emekli, ben de onunla yaşıyorum. Çocuklar gelir gider, sağ olsunlar ama içimden daha çok gelsinler istiyorum. Torunlar gelsin, ev neşelensin. Ama demiyorum bunu yüzlerine. Onların da düzeni var. İçime atıyorum. Bazen yemek yapıyorum fazla fazla, belki birden çıkıp gelirler diye. Gelmeyince kalıyor… Üzülüyorum, insan belli bir yaştan sonra daha çok gelmelerini bekliyor.”‘Hele gece olunca’Zeynep Güzelsi(78): “Eşimi 34 yıl önce kaybettim. Üç çocuğum var, geliyorlar arada ama ben yalnız yaşıyorum. Her şeyimi elimden geldiğince kendim yapmaya çalışıyorum ama zor oluyor artık. Şeker hastasıyım, tansiyonum var. Herkes kendi hayatını kurmuş. Gençler bizimle yaşamak istemiyor artık. Ben de istemem zaten. Onların düzenine ayak uydurulmaz bu yaştan sonra. Ama yalnızlık başka bir şey. Hele gece olunca… Bir ses arıyor insan, çay içilecek biri...”‘Rahat değiliz’Esin Gürnal (70): “İki çocuğum var ikisi de evlenip gitti, eşimle yaşıyoruz. Böyle yaşlılık istemezdim. Eşim 16 bin TL aylığı var, zor geçiniyoruz. Tatile çocuklar gönderirse gidebiliyoruz. Rahat yaşlılığımız yok. İsterdim eşimle Türkiye’yi gezmek. Ama biz akşama kadar evdeyiz.”
‘Beş çocuğum var ama yalnızım’Garipçe Köyü’nde yaşayan Döndü Kamburoğlu(78): “Eşimi 25 yıl önce kaybettim. Beş çocuğum var ama tek başıma yaşıyorum. Evim var ama içi boş. İhtiyaçlarımı çocuklar karşılıyor sağ olsunlar ama insan yalnız kalınca her şey zorlaşıyor. Sağlıklı bir yaşlılık isterdim, bir de keşke bir emeklim olsaydı, eşimin de yok.”‘Sefil bir hayatım var’Necla Serter(76): “Eşimi iki yıl önce kaybettim, 3 oğlum var hepsi de evli ve evleri ayrı. Benim de sefil gibi hayatım var. Aldığım 14 bin TL emekli maaşı neye yetsin kızım. Faturalarımı çocuklarım ödüyor. Yaşlandık iyi yaşayalım, dedik bu kez de geçim sıkıntısı ile uğraşıyoruz. Akşama kadar da evdeyiz. Yalnızlığı eşim öldükten sonra daha iyi anladım ama huzur evine de hayatta gitmem.”
‘Zoruma gidiyor’Rumeli Feneri Köyü’nde yaşayan Yakup Turan(68): “Emekliyim ama hâlâ kaptanlık yapıyorum. Eşim de emekli ama ikimiz de emekli maaş kartlarımızı verdik. Benim en zoruma giden de emekli olup hâlâ çalışıyor olmam. Avrupa’dan emekli olan insanlar Türkiye’ye tatile geliyor ve ben onların kaptanlığını yapıyorum. İşimden gocunduğum için bunları söylemiyorum. İkimiz de emekliyiz onlar dünyayı gezerken biz çalışıyoruz. Benim en büyük hayalim emekli olduğumda eşim ve torunumla Türkiye’yi gezmekti ama olmadı. Ayda bir kez torunumu gördüğüme şükrediyorum. Bu böyle de devam edecek.”Rumeli Feneri Köyü’nde yaşayan Fatih Giritli(70): “Emekliyim yalnız yaşıyorum. Yalnızlık çok zor. Kafayı yedir insan. Kuş aldım, kedi aldım. İkisi de gitti. Kaldım yine bir başıma. Böyle bir yaşlılık istemiyorum. Çünkü hem yalnızım hem de aldığım 14 bin TL ile geçinemiyorum. 25 yıl çalıştım bu devlete ama senede bir kez olsun köyüme bile gidemiyorum. İnsan doğdu yere gitmek istemez mi? Akşama kadar ya evdeyim ya da bu kahvehanedeyim.”Dinçer Büyükonat (76): “Emekli olduktan sonra kendime yeni hobiler buldum. Türkiye’deki birçok emekliye göre çok daha iyiyiz. Latin dansı yapıyorum, resim yapıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Yapabileceğim şeyleri yapıyorum.”
‘Sevgi çok önemli sevildiğini bilmekte’Emine Nigar Çelik(81): “4 yıldır buradaydım. Buraya gelmeden önce tek yaşıyordum ancak kendi işlerimi tek başına yapamayınca önce yeğenimin yanına gittim ama orada da yapadım. Sonra buraya geldim. Yalnızlık çok zor, burası o anlamda çok güzel. Her şey hazır önümüze geliyor, bize güzel de bakıyorlar. Bir de burada sosyal etkinlik alanları var orada vakit geçiriyoruz.”Ülker Güvenç(79): “9 ay önce geldim. Yalnız yaşıyordum, buraya gelmeden önce bir felç geçirmiştim bir süre erkek kardeşimin yanında kaldım. Ama baktım olmuyor. Tekirdağ’da hastaneye gidiyorum diye evden çıkıp, taksiye atlayıp direkt buraya geldim. İyi ki geldim diyorum. Başkasına yük olduğunu düşünmek çok zor. Ben kardeşime ve eşine yük gibi hissettim ve buraya geldim. Bu hayatta en zor şey yalnızlık.”Müzeyyen Öztürk(74): “Hiç evlenmedim, kardeşlerim çocuklarına baktım. Annem ile birlikte yaşıyordum, annem ölünce de tek kaldım. Yalnızken evde birkaç şey yaşadım, en son düşüp kalçamı kırmıştım. Sonra yeğenlerim ve kardeşim, evde yalnız yaşamayacağımı düşünüp, burayı önerdiler bana. Ben de buraya geldim. Ama keşke evlenip bir çocuk yapsaydım. Baktığım erkek kardeşimin çocukları ziyaretime geliyor ama olmuyor, kendinizi yalnız hissediyorsunuz.”Hikmet Kısırlar(80): “8 yıl önce buraya geldim. Kendime ait bir evim yoktu ve aldığım emekli maaşı da, yetmiyordu. Buraya gelmekten başka şansım yoktu. Kimim kimsem de yok artık. Bir başına olunca buraya geldim. Ama burada iyiyiz, iyi ki de buraya gelmişim.”Hamza Softa(82): “2 yıl önce eşimi kaybedince buraya geldim. Çocuğumuz olmadı, eşimle bir başıma kendi evimizde yaşıyorduk. Yeğenler çoktu. Ama eşim ölünce hepsi ortadan kayboldu, ölü taklidi yaptılar. Biri olsaydı, gelir miydim hiç gelmezdim. Sevgi çok önemli, sevildiğini bilmek, yalnız olmak çok zor.”
Dokunamadan konuşmak...Mine Aslan (78): “Üç çocuğum var ama ikisi yurt dışında. Eşimi de 5 yıl önce kaybettim. Çocuklarımla görüntülü görüşüyoruz ama dokunamıyorsun ki. Evime gelmelerini özlüyorum. Küçük şeyler… Sofraya birlikte oturmak, kahve içmek. Birlikte susmak bile güzel. Şimdi sadece televizyon konuşuyor bu evde. Günlerim evde geçiyor.”