13-07-2020 00:38:09

AB, krizler ve uzlaşı kültürü

Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeleri meşgul eden en önemli konu kuşkusuz ‘AB’nin 7 yıllık bütçesi konusunda uzlaşı sağlanacak mı?’ sorusu. Almanya, AB dönem başkanlığını Hırvatistan’dan devraldığından bu yana AB içerisindeki derin görüş ayrılıklarına rağmen AB’nin 2021-2027 yılları arasındaki harcamalarını belirleyecek olan bütçe konusunda uzlaşının sağlanabileceği mesajını sürekli tüm kesimlere iletiyor.
AB, krizler ve  uzlaşı kültürü

Kovid-19 öncesi Alman siyasetinde geleceği tartışılan Angela Merkel, kriz esnasında hem Alman halkı nezdinde desteğini artırdı, hem de AB’ye üye ülkeler nezdinde güven tazeledi. AB’nin bütçe tartışmalarının başladığı dönemde Berlin son derece katı bir tutum sergileyerek, AB’ye üye ülkelerin bütçeye katkılarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarının %1’i ile sınırlı olması gerektiğini savunuyordu. AB’nin ’müsrif’ olarak adlandırılan üyeleriyle Hollanda ve Almanya gibi zengin ve disiplinli ülkeleri arasında AB’nin bütçesi konusunda derin görüş ayrılığı yaşandı. Hatta bu konu Hollanda ile İtalya arasında diplomatik gerilime neden oldu. Ancak o tarihten bu yana AB Kovid-19 ve derin bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Düne kadar Alman vergi mükelleflerinin tasarruflarının İtalya gibi bir ülke tarafından “çarçur” edilmesine sıcak bakmayan Almanya önemli bir tavır değişikliğine girdi.

Bütçe konusunda bir anlaşma sağlanmaması halinde AB’nin geleceğinin tehlikeye girebileceğini anlayan Merkel, kendi partisinin dar bir kesiminin görüşüne esir düşmeden tüm üye ülkeler nezdinde uzlaşı sağlayacak bir bütçe için kolları sıvadı. Neticede 2. Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkeler bütün sistemlerini uzlaşı kültürü üstüne inşaa ettiler. ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’da tepkiyle karşılanmasının en büyük sebebi uzlaşı kültüründen yoksun olması. Beyaz Saray’ın kiracısı 1946 yılından bu yana ABD ile Avrupa kıtası arasında sağlanan tüm uzlaşıları tek taraflı olarak gözden geçirme çabasına girdi. İngiltere’nin eski başbakanı David Cameron’un İngiltere’nin AB üyeliği konusunda sağlanan uzlaşıları tek bir referandum ile alt üst etmesi bir başka örnek. Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Avrupa’da Gorbaçov ve Yeltsin döneminde sağlanan uzlaşıyı haksız gerekçelerle gözden geçirmesi bir başka örneği teşkil ediyor. Fransa’da uzlaşı kültüründen uzaklaşan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da kendi seçmenleri nezdinde eskisi kadar destek görmüyor. Türkiye’nin AB’yi eleştirmesi de işte yine buna benzer bir sebepten kaynaklanıyor. 1999 ile 2002 yılında AB ile Türkiye arasında varılan uzlaşının AB tarafından sürekli gözden geçirilmesi Türkiye’nin haklı tepkisine ve güven bunalımına neden oluyor. Uzlaşı kültüründe mutabakata giden yol kuşkusuz küçük adımlarla, yavaş ilerleyen, çetrefilli müzakerelere dayalı uzun bir yol. Ancak kalıcı bir sonuca ulaşmak için tüm kesimlerin fazla ödün vermeden kazandıkları, barışçıl bir yöntem olarak uzlaşı kültürü çok önemli. Uzlaşı kültürü sayesinde AB bütçe konusunda ideal neticeye ulaşmayabilir. Ancak dünyadaki farklılığını göstererek tüm üyelerin görüşlerini yansıtan bir formül üzerinde mutabakat sağlayabilecek.

BoJo’nun seçimi tartışma yarattı

İngiltere geleneklerine çok bağlı bir ülke olarak bilinir. Gelenekler ülke yönetiminin usul ve esasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Demokratik uygulamalar içerisinde de geleneklere önemli bir teamül sağlanır. Oysa İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un ulusal güvenlik başdanışmanı seçimi ülkede gelenekleri alt üst eden bir karar oldu. 

Demokratik değerlendirmeye bakılacak olursa, parlamentoda tek başına iktidar olan Johnson dilediği şekilde ulusal güvenlik başdanışmanını atayabilir. Ancak atama usulü ve atadığı kişi İngiltere’de halen dinmeyen bir tartışma sürecini fitilledi. Zira 2010 yılında oluşturulan ulusal güvenlik başdanışmanı görevine getirilmesi gereken kişinin siyaseten tarafsız olması ve görüşlerinin yansız olması gerekiyor. Oysa bu göreve atanan David Frost eski bir diplomat olmasına karşın İngiltere muhafazakar partisi üyesi ve eski bakan. Londra’daki istihbarat ve güvenlik çevrelerinde tartışma büyük. Bir başka tartışma konusu ise ulusal güvenlik konularında Frost’un ehil olmaması. Bugüne kadar bu göreve atanan isimlerin hepsi savunma ve güvenlik alanında “dirsek çürütmüş” üst düzey parlak memurlar arasından seçiliyordu. İngiltere’nin eski NATO büyükelçisi Peter Ricketts gibi. Muhafazakar partinin liderinin gelenekleri alt üst etmesi parti içerisinde de tartışmalara neden oluyor. BoJo ise kararında şimdilik ısrar ediyor.

Paris’te yüzen sinema uygulaması

Paris Belediyesi 2002 yılından bu yana, deniz kenarına gidemeyen Paris’lilere plaj atmosferi yaşatmak için Seine nehrinin kenarını adeta bir plaja çeviriyor. ‘Paris Plage’ adlı etkinlikle Bassin de La Vilette bölümüne dökülen kumlar ve serilen şezlonglar çocuklara ve yetişkinlere deniz kenarı hissini yaşatabiliyor. Bu sene Paris Plage’da açık hava sinema keyfi de yaşanabilecek. Ancak bu açık hava sineması bildiğimiz Amerikan usulü arabayla gidilen bir sinema değil. La Vilette’de kurulan dev ekranın karşısına geçmek için Seine nehrinin kenarında bulunan 6 kişi kapasiteli sandallara binilerek izlenebilecek.

 

  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI