Şiddet, biri ya da birileri tarafından herhangi biri ya da birilerine uygulanan baskı veya güçtür. Bu güç etkisiyle de bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmektir. Bu güç kimi zamanda kamu eliyle uygulanır. Toplumlar arası şiddet te uygulanabilmektedir. Yani, kısaca istediğimizi yaptırabilmek için uygulanan bir baskı yöntemidir.
Bu kimi zaman fiziksel, kimi zaman psikolojik, kimi zaman cinsel, kimi zaman zihinsel şiddet olarak ortaya çıkar. Toplum olarak mı ruh sağlığımız bozuldu da bu yola başvuruyoruz, bilmiyorum.
Yıllardır özellikle kamu çalışanlarına yönelik şiddet uygulamaları artarak sürmektedir. Bunun en bariz örneklerini öğretmenlerde, sağlık çalışanlarında, kadınlarda, çocuklarda, hayvanlarda, trafik hallerinde, aile fertleri arasında yaygın olarak görmekteyiz.
Ancak, hukukta çok kesin ve caydırıcı cezaları olmadığı için de önlenmesi konusunda yetersiz kalınır. Gün geçmiyor ki bir öğretmene şiddet uygulanmasın, yaşamdan koparılmasın. Hatta tüm eğitim camiası ayaklansın, iş bıraksın farklı türden eylemler yapsın yine de önlenemiyor. Hatta, acaba “önlenmesi istenmiyor mu” diye de düşünmüyor değilim. Nedeni ise bunca olaya, bunca can kaybına rağmen hatta bunca eylemlere rağmen hukuken caydırıcılığı olmuyorsa kabahat kanun koyucu sıfatında olan yasama erkinin ve adli makamlarındır diye düşünüyorum.
Daha dün bir öğretmen öldürüldü. Tüm ülke ayağa kalktı ama sonuç ne kocaman bir sıfır. Doğaldır ki öğretmen olmayan bir bakanın empati yapma şansı olamaz. Bu durumu önleyici çalışmalar yapması beklenemez. Bakan öğretmenlere beyaz önlük dağıtma sözü vermişti ya bence önlük sözü yerine artık çelik yelek dağıtmalı. Hatta kendilerini koruyacak araç, gereç, ekipman vermeli. O da yetmezse savunma eğitimleri vermeliler. Yoksa anlaşılan o ki bu vakaları önleyici hiçbir yasal adım ve hukuki koruma sağlanması konusunda kimse bir adım dahi atmayacak. Okullara tam donanımlı güvenlik elemanları ile koruma kalkanı sağlanmalı.
Bu şiddet olayı sadece öğretmenler için değil yukarıda saydığım hatta sayamadığım onca meslek, kişi ya da kurumlara da aynı şekilde sağlanmalı. Bir bakanı yüzlerce, bir din adamını onlarca, bir belediye başkanı ya da benzeri görev üstlenenleri binlerce korumalarla kendi halkından koruma refleksinin onda birinin de kurum çalışanları için sağlanması gerekmektedir.
Bunun sağlanması çok zor bir durum değildir. Yeter ki kendilerini seçtiğimiz vekillerin, bizleri yönetmesi için atanmış olan bakanların ve üst düzey yetkililerin bu konuda çözüm üretmek için çaba harcasınlar. Hukuksal olarak caydırıcı cezaları yasalaştırsınlar. Gerçi yasalar da yetmiyor, yasaları eksiksiz uygulasınlar. Aynı türden dokuz defa suç işleyen bir vatandaşın cezasını çekmesi hukukçular tarafından engellenmesin.
Her yerde ve her alanda, her kime olursa olsun şiddete hayır demeyi bilelim ve şiddete cezayı anında uzatmadan uygulayalım.
Şiddete hayır!
Kamuya saygıyla!