Gülenaz, kayıp bir öyküdür... Memleketimizin büyük değeri Aşık Şenlik'in kızı Gülenaz, kısa süren ama filimlere konu olacak mütevazi yaşantısında yoksulluk, hastalık ve cehaletle boğuşmuş ve -Nazım'ın söylediği tarzda- "hiç yaşamamış gibi öl/düğünde" ise, kocasının yıllarca bekçilik yaptığı Çıldır'ın Cocorta mevkiindeki bahçenin ıssız bir tepesine gömülmüş ve unutulmuştu.
Çocukluğumda, rahmetli anamla yayla zamanları sabah erkenden kalkıp çiseli otlakları geçer, orman içindeki bu ıssız tepede yatan Gülenaz'ı ziyaret eder; sadece birkaç taşla çevrili kabrinde mumlar yakar ve dualar okurduk.
Ardahan Üniversitesi 'ne Kurucu Rektör olarak atandığımda (2008), büyük bir heyecanla göreve başladım. Fakat çok büyük sorunlar ve imkansızlıklarla kuşatılmış idim. Kadirşinas Ardahan halkının da yardımlarıyla aşmaya çalıştığım sorunlarla boğuşurken bir gece rüyamda rahmetli anamla beraber Gülenaz'ın kabrinde mum yakıp dua ettiğimizi gördüm. O hafta sonu hemen herkesin unuttuğu Gülenaz'ı yaklaşık 40 yıl sonra yeniden ziyaret ettim. Ortam çok değişmişti; yakında kurulan baraj dolayısıyla yol çalışması yapılmış ve kazı tam da Gülenaz'ın mezarına bir metre kala son bulmuştu. Eğer yolu biraz daha genişletseler, Gülenaz'ın bu ıssız mezarı da yok olacak ve memleketimiz işgal edildiğinde Rus emperyasına karşı direnen milli bir kahramanın evladı mekansız kalacaktı... O gece uyuyamadım... Sabahleyin ilk işim Gülenaz'ın mezarını yaptırmak için harakete geçmek ve onu kaybolmaktan kurtarmak oldu. Sevgili Ertan Sarıcam 'ın da gayretiyle topraklarımızın hafızası olan bu güzel insanlara bir vefa nişanesi olarak resimde görülen kabri yaptırdım. Sonra onca uğraşlarla açamadığım kapılar bir bir açılmaya, kronik sorunlar bir bir çözülmeye başladı ve muhteşem model bir kampüs kurduk. Sanki Gülenaz'ı hatırlamış olmamızdan yerlerin ve göklerin sahibi de memnun kalmış ve lutfedip yolumuzu açmıştı...
2011 yılında Aşık Şenlik'in torunu merhum Aşık Yılmaz Şenlikoğlu geldi ve ağlayarak kendi ifadesiyle "Hocam sana minnettarım. Büyük bir yitiğimizi buldun. 60 yıl sonra Gülenaz Bibim ile bizi yeniden buluşturdun..." dedi. Şimdi sevgili Yılmaz abi de uhrevi alemin sakinleri arasında ve Gülenaz Bibisi ile sosuzluk uykusunda... Nûr içinde huzurla uyusunlar...
Ulu Tanrı'nın lütfu sayacağımız kimsesizliğin kimseliğine talip olma gayreti, irfan kültürümüzden gelen "Olması gerek!"in sesidir... Bu sese/değere yeniden dikkati çeken sevgili Volkan Özkan 'a ve değerli sanatçımız Fatih Koçer'e ayrıca teşekkür ediyorum... Unutulmamalı ki, topraklarımızın altında yatanlar da üstünde yaşayanlar kadar aziz ve değerlidir....