Hayat… Anlatıldıkça güzelleşen, yaşandıkça derinleşen bir masal gibidir. Kimi zaman hızla akıp giden sayfaları olur, kimi zaman da bir cümlenin içine gizlenmiş koca bir ömür gibi ağır ağır ilerler. Ama her durumda değişmeyen bir gerçek vardır: Bu masalın kıymetini belirleyen şey, onun ne kadar uzun sürdüğü değil, içinde taşıdığı anlamdır.
Günümüz dünyasında çoğu insan yaşamı bir koşu pisti gibi görmeye başladı. Daha fazla iş, daha fazla kazanç, daha fazla başarı… “Daha”ların peşinde koşarken, aslında hikâyemizin özünü oluşturan küçük ama değerli ayrıntıları kaçırıyoruz. Oysa hayat, uzun bir yolculuğun değil; anlamlı anların toplamıdır. Bütün bir ömrü güzelleştiren, bir tebessüm, bir selam, bir iyilik, bir dokunuş ya da bir teşekkür kadar küçük ama etkili izlerdir.
Bir masalı masal yapan şey nasıl ki kahramanının ne kadar uzun yaşadığı değil, hangi mücadelelerden geçip nasıl bir iz bıraktığıysa; insanın da değeri yaşadığı yıllarla değil, yaşattığı duygularla ölçülür. Kimi insan vardır, ömrü kısa sürer ama geride asırlık hatıralar bırakır. Kimisi de uzun yıllar yaşar ama bir tek gönülde iz bırakamaz.
Bu yüzden hayatı anlamlı kılmanın yolu, sürekli bir şeyler biriktirmekten geçmez; tersine, paylaştıklarımızda saklıdır anlam. Bir iyiliği elden ele geçirmek, bir çocuğun gözlerindeki sevinci yakalamak, bir yaşlının duasına ortak olmak, bir dostun yükünü hafifletmek… Bunlar, masalımızın en güzel satırlarını oluşturur.
Elbette herkesin hayat masalı kendine özgüdür. Kimi zorluklarla başlar, kimi umutlarla. Kimi acılarla büyür, kimi mutluluklarla. Ama en güzel masallar bile içindeki kırılmalarla, iniş ve çıkışlarla anlam kazanır. Çünkü insan, en çok düştüğünde öğrenir; en çok kaybettiğinde kıymet bilir; en çok yalnız kaldığında kendini duyar; en çok sustuğunda kalbini dinler.
Bugün biraz durup kendi masalımızın neresinde olduğumuza bakmak belki de en doğru adım olacaktır. Sayfaları hızla çevirmek yerine, her bir satırı hissederek okumak… Zamanın peşinden koşmak yerine, zamana anlam katmak…
Unutmayalım: Hayat, ne kadar sürdüğümüzle ilgilenmez. Bizim ne kadar iz bıraktığımıza bakar.
Ve her birimiz, kendi masalımızın hem yazarı hem kahramanıyız. Önemli olan, masalımızın sonunda “İyi ki yaşadım.” diyebileceğimiz bir hikâye yazabilmek…