Bir milletin hafızasında kapanmayan yara...
Tarih, bazen bir halkın kaderini bir gecede değiştiren karanlık sayfalarla doludur. 14 Kasım 1944 gecesi, Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan binlerce Türk ailesi için o karanlık sayfalardan biri açıldı. Sovyet lideri Stalin’in emriyle Ahıska Türkleri, “sınır güvenliği” bahanesiyle yurtlarından koparıldı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden 100 bini aşkın insan, kış ortasında tren vagonlarına doldurularak Orta Asya’nın bilinmez topraklarına sürgün edildi.
Bu sürgün, sadece bir coğrafyadan değil; yüzyılların emeğinden, kültüründen, hatırasından, mezar taşlarından da koparılmanın adıdır. Ahıska Türkleri; Gürcistan, Ermenistan ve Türkiye sınırlarının kesiştiği o verimli topraklarda yüzlerce yıldır yaşayan, Kafkasya’nın asli unsurlarından biriydi. Ancak Stalin dönemi politikaları onları “tehlike” olarak gördü ve bir gecede “sürgün halkı” haline getirdi.
Bir Gecede Koparılan Kökler
14 Kasım sabahına uyanamayan on binlerce Ahıskalı, kapılarına dayanan askerlerin sert sesiyle uyandı. “On beş dakika içinde hazırlanacaksınız” denildi. Kimisi sadece bir battaniye alabildi, kimisi çocuklarını sarıp sarmalayarak dışarı çıktı.
Tren vagonlarında günlerce süren yolculuk, çoğu zaman ölümle sonuçlandı. Açlık, soğuk ve hastalık… Yolda binlerce kişi yaşamını yitirdi. O tren raylarına düşen her can, Türk tarihinin en acı yolculuklarından birine tanıklık etti.
Dağılan Aileler, Dağılmayan Kimlik
Sürgün, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelere dağılan Ahıska Türklerinin yüreklerine kazındı.
Zamanla kuşaklar değişti, coğrafyalar değişti ama Ahıska’nın türküsü, dili, inancı, hafızası hiç kaybolmadı. Her yeni nesil, dedelerinin anlattığı o kara tren hikâyeleriyle büyüdü.
Bugün, 80 yıl sonra bile Ahıska Türkleri dünyanın dört bir yanında yaşasa da, “bir gün dönmek” umudunu yitirmedi.
Tarih Unutmaz, Unutturmamak da Bizim Borcumuz
Sürgünün üzerinden 80 yıl geçti. Ama acı hâlâ taze, yara hâlâ açık. Çünkü sürgün, yalnızca bir tarihsel olay değil; bir kimliğin parçalanma sürecidir.
Ahıska Türklerinin yaşadığı bu dram, sadece onların değil; insanlığın ortak vicdan sınavıdır.
Bugün Türkiye’de, Gürcistan’da, Azerbaycan’da, Kazakistan’da ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Ahıskalılar, geçmişin yükünü onurla taşımaya devam ediyor.
Bir Milletin Direniş Hikâyesi
Ahıska Türkleri, sürgünle yok edilmek istendi ama varlıklarını inançla, dayanışmayla korudular.
Eğitimde, ekonomide, sanatta, siyasette başarılı bireyler yetiştirdiler.
Nerede olurlarsa olsunlar, "Biz Ahıska Türkleriyiz" demekten hiç vazgeçmediler.
Bugün 80. yıldönümünde bir kez daha hatırlıyoruz:
Bu topraklardan sürülen o insanlar sadece bir halk değil, bir kültür, bir medeniyet, bir tarih bilincidir.
Ve biz, onların torunları olarak diyoruz ki:
“Sürgünü unutmadık, unutturmayacağız.”