Hayat bazen insana öyle anlar yaşatır ki, ne bir adım ileri gidebilirsin ne de olduğun yerde kalabilirsin. Zihninin bütün kapıları kapanmış gibi hissedersin. İşte tam da böyle zamanların içinden bir ışık gibi gelir o cümle:
“Hayal edebildiğin her şey gerçektir.”
Bu cümle, sadece süslü bir aforizma değildir. Bir ömrün pusulasıdır. Çünkü insan, hayal kurduğu sürece yaşadığını, var olduğunu, kendi kaderini şekillendirebildiğini hisseder. Hayalsiz bir hayat, rotasız bir gemi gibidir; rüzgâr varsa sürüklenir, yoksa çürür. Ama hayali olan insan, rüzgâr yoksa bile kürek çeker.
Hayal Kurmadan Başlayan Hiçbir Hikâye Yok
Etrafınıza bir bakın…
Hayran olduğumuz her başarı hikâyesi, bir zamanlar imkânsız görülen bir fikrin peşinden giden bir insanla başlamadı mı?
Bugün şehirlerin ışıkları, yolları, köprüleri… Hepsi birinin hayaliydi.
Bir çocuğun “Ben büyüyünce…” diye başlayan cümlesi belki o an gülümsetir ama zaman geçer, o çocuk o hayalin peşinden yürür ve bir sabah karşımıza duruşuyla, emeğiyle, mücadelesiyle çıkar.
Hayal kurmak, aslında geleceği bugünden yazmak demektir.
Hayalinizi söylemek bile bazen cesaret ister. Çünkü çoğu insan, kendi sınırlılıklarını başkalarının sınırı sanır.
“Olmaz.”
“Bize göre değil.”
“Bunu yapanı görmedik.”
“Boş hayal.”
Oysa tarih, “Boş hayal” denen şeylerin gerçek olduğunun ispatıyla doludur. İlk uçağı yapanlar delilikle suçlandı. İlk otomobil çıktığında çoğu kişi, “Bu teneke yolda yürümez” dedi. Bugün gökyüzü de yollar da o hayallerin izleriyle dolu.
Kimse bilmez ama insan bazen en büyük sıçramayı, en çok düşürüldüğü anda yapar.
Kişiler gibi şehirlerin de hayalleri olmalı.
Ardahan’ın yarınını konuşuyorsak, önce bugününü hayal etmeyi bilmeliyiz.
Yalnızçam’ın yıllarca atıl kalması, Çıldır Gölü’nün uluslararası bir marka olamaması… Bunlar aslında hayal eksikliğinin sonuçlarıdır. Bir şehrin potansiyeli, ancak o şehri sevenlerin hayal gücüyle ayakta durur.
Hayal edemeyen şehir gelişmez.
Hayal etmeyen toplum büyümez.
Hayal kurmayan insan yerinde sayar.
İnsanın içindeki hayal sesini kısan çok olur; fakat susturmayan bir tek şey vardır: İçten gelen o küçük, inatçı umut.
Bazen bir sabah uyanır, “Bugün başlıyorum” dersiniz.
Bazen bir söz size beklemediğiniz kadar güç verir.
Bazen birinin başarı hikâyesi, kendi yolunuzun taşlarını döşer.
İnsanı hayata bağlayan şey, gerçekleştiremediği hayaller değil; peşini bırakmadıklarıdır.
Hayal edebilmek, aslında inanmaktır.
Önce kendine inanırsın.
Sonra yaptığın işe, sonra yürüdüğün yola…
Ve bir gün dönüp baktığında, gerçekleştiğini gördüğün her şeyin bir zamanlar sadece zihninde bir cümle, bir görüntü, bir his olduğunu fark edersin.
Bu yüzden bugün de aynı cümleyle kapatıyorum:
Hayal edebildiğin her şey gerçektir.
Yeter ki önce sen inanasın.