Her yıl 10 Ocakta “Çalışan gazeteciler günü” olarak kutlanır. Bununla ilgili olarak birçok mesajlar yayınlanır ve makaleler yazılır. 55 yıllık gazeteci olarak gördüğüm bir gerçek var ki, gazeteciler günü kutlanırken kalemini satmayan ve mesleğini dürüstçe yapanlar taktir edilmeli ve kalemini satanlar ise kınanmalıdır. Özellikle kalemini satmayan gazetecilerin günü kutlanmalıdır. Gazetecilik mesleği dürüstçe yapıldığında çok şerefli ve onurlu bir iştir. Bu işin belli çıkarlara alet edilerek, yürütülmesi toplumu rahatsız ettiği gibi, yüz karası konumuna da gelebiliyor. Gazeteciliğin şerefini, onurunu ve saygınlığını korumak öncelikle gerçek gazetecilerin görevi olmalıdır. Bunun aksine yalan-yanlış haberler yaparak, menfaat karşılığında gazeteciliği kullanmak onurlu bir yaklaşım değildir. Eleştirmek, uyarmak, gerçekleri yazmak, yanlışın üzerine gitmek basın özgürlüğünün temel ilkeleridir. Fakat günümüzde bu ilkelere pek bağlı kalınmadığı bilinen bir gerçektir.
Her şeyden önce basın; halkın gözü, kulağı ve sesi olmak zorundadır. Basının daha çok halkı aydınlatma gibi bir sorumluluğu vardır. Gazetecilik adı altında gerçekle alakası olmayan haberlerle halkı manipüle etmek gazetecilik değil, tam manasıyla sahtekarlıktır. Ulusal medyada olduğu gibi yerelde de basını tekil çıkarları için kullanmak isteyenler çoğunluktadır. Neredeyse bu yerleşik bir anlayış haline gelmiştir. Hele ki internet sitesi ve diğer medya dallarında kendilerini “Kurtarıcı” olarak lanse edenler, bazı çıkar ilişkileri ile basını kullanmada kronik bir hastalığın içerisine düşmüş durumdalar.
Türkiye genelinde son yıllarda hiçte hoş olmayan bir gazetecilik ve internet siteciliği anlayışı ortaya çıkmıştır. Görülen çirkin manzaralar birçok şehirde mevcuttur. Örneğin gerek siyasette ve gerekse mesleki kuruluşlarda herkes belli menfaatler karşılığında kendisine göre bir sözde gazeteci bulmuş, verdiği emirler doğrultusunda önüne gelenlere en kirli çamurları attırıyor ve böylece çok yüksek rantlar elde etmenin gayreti içerisinde olanlar var.
Gazeteci öncelikle her yönüyle çok dürüst olmalıdır. O zaman yazdıklarına inanılır ve yaranmaya çalıştığı kirli paralı ağasına da daha çok güven verir. Ancak menfaat karşılığı haber yapmakla tanınan ve gazeteciliğin yüz karası olanlara kimsenin inandığı da yoktur. Doğru-dürüst haberler yaparak eleştiri ve övgülerde bulunmak gazetecinin doğal görevidir. Kuşkusuz haber gerçekçi, yapıcı, uyarıcı, geliştirici ve düzeltici olduğu sürece toplumda değer bulur. Ancak menfaat gereği yapılan yergi ve övgülerinde belli bir sınırı olmalıdır. Bu sınır aşıldığında yapılan haberin altında bazı çıkar ilişkilerinin olduğu çok kolayca anlaşılır.
Genellikle büyük illeri mesken haline getiren ve gerçekle alakası olmayan uyduruk haberlerle ayakta duran korsan internet sitelerinin kirli işlerle uğraştıklarını herkes biliyor. Yazılan yergi ve övgüyü okuyanlar, durumuna göre bedelinin kaç kuruş olduğunu anlıyorlar. Bu tür haberlerin övgüsüne inanılmadığı gibi, gerçek dışı eleştirilerine karşı da “Yalancının…” denilerek tepkide bulunulduğu çokça duyuluyor. Şurada bir gerçekte var ki, her şey alınıp satılabilir. Ama hiçbir gazeteci kalemini satmamalıdır. Satılan gazeteci pek onurlu olmadığı gibi, onu satın alan da aynı durumdadır.
Ülkemizin birçok alanda sıkıntılı olduğu günümüzde, her alanda herkes durum değerlendirmesi yapmalı, öz eleştiride bulunmalı ve görülen tehlikelerin aşılmasına katkı sunmalıdır. Siyasiler ile mesleki kuruluşların yanı sıra, bu aşamada gazeteci ve medyaya büyük görevler düşüyor. Bu gerçekler doğrultusunda, kalemini satmayan dürüst gazetecilerin “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günlerini” kutlar, görülen sıkıntıların mağduriyetini yaşamadan aşmalarını dilerim.