21-04-2025 08:04:03

Sivrihisar'daki büyük güç toryum! Herkes peşinde, Türkiye dengeleri değiştirebilir

Çin'in İç Moğolistan bölgesinde ülkenin tam 60 bin yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte toryum rezervleri bulduğunu açıklaması, büyük yankı yarattı. Uzmanlara göre bu gelişme, yalnızca Çin’i değil, dünya genelindeki güç dengelerini de doğrudan etkileyebilir. Peki bu yeni dönem, ülkelerin kaderini ne ölçüde değiştirecek? Türkiye'nin de bu yarışta güçlü bir oyuncu olabileceği konuşuluyor.
Sivrihisar'daki büyük güç toryum! Herkes peşinde, Türkiye dengeleri değiştirebilir
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Geleceğin nükleer enerjisi olarak anılan toryum, doğada uranyuma kıyasla çok daha bol miktarda bulunuyor. Radyoaktif bir aktinit element olan toryum, sahip olduğu yüksek enerji potansiyeli sayesinde özellikle nükleer enerji üretiminde yeni nesil yakıt olarak öne çıkıyor. Güvenli, çevre dostu ve düşük atık üreten yapısıyla toryum, adeta uzun süredir sırasını bekleyen bir enerji devrimi olarak değerlendiriliyor. Özellikle Çin'in İç Moğolistan bölgesindeki Bayan Obo maden kompleksinde, ülkenin tam 60 bin yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükte toryum rezervleri bulması global olarak büyük bir yankı uyandırdı. Bugün birçok ülke, toryum tabanlı nükleer enerji teknolojilerine yönelmiş durumda. Peki bu küresel yarışta Türkiye nerede duruyor? Toryum potansiyeli açısından zengin olduğu bilinen Türkiye, bu stratejik kaynağı nasıl değerlendirebilir?  'ULUSLARARASI ALANDA DAHA GÜVENLİ BİR ALTERNATİF'Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, toryumun enerji bağımsızlığı açısından stratejik bir hazine olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu: "Ekonomik olarak düşük maliyetli, çevre dostu ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı sunarken, dışa bağımlılığı azaltarak enerji maliyetlerini kontrol altında tutma fırsatı verir. Stratejik açıdan ise hem fosil yakıtlara hem de uranyuma bağımlılığını azaltır ve enerji arz güvenliğini artırır. Ayrıca nükleer silah üretiminde kullanımı zor olduğu için uluslararası alanda daha güvenli bir enerji alternatifi olarak öne çıkar."Türkiye gibi büyük toryum rezervlerine sahip ülkeler için bu durumun yalnızca enerji güvenliği ve ekonomik büyüme açısından değil, aynı zamanda küresel piyasalarda işlenmiş toryum tedarikçisi olarak kazançlı bir konum elde etme fırsatı da sunabildiğini belirten Prof. Dr. Kaya, "Bu, ülkemizi enerji teknolojilerinde lider ülkelerden biri haline getirebilir" açıklamasında bulundu. Çin'in İç Moğolistan bölgesindeki Bayan Obo maden kompleksiTürkiye için nükleer enerjinin hem ekonomik hem de stratejik açıdan büyük bir öneme sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kara, "Türkiye enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 72’sini ithal eden bir ülke. Nükleer enerji, enerji arz güvenliğini artırarak dışa bağımlılığı azaltabilir ve enerji ithalatına harcanan döviz miktarını düşürebilir. Aynı zamanda, nükleer enerji karbon emisyonlarını sıfıra yakın seviyeye indirerek Türkiye’nin çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına katkı sağlar" ifadelerini kullandı.'VAZGEÇİLMEZ SEÇENEK OLARAK ÖNE ÇIKIYOR'Açıklamalarını Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu NGS ile örneklendiren Prof. Dr. Kara, "Akkuyu NGS tam kapasiteyle devreye girdiğinde 4 bin 800 MW kurulu gücüyle Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayabilecek kapasitede. Bu, enerji arzını çeşitlendirmek ve enerji bağımsızlığını artırmak için önemli bir adım. Türkiye, ayrıca Sinop ve Trakya gibi bölgelerde yeni nükleer santral projeleri planlayarak bu alandaki kapasitesini artırmayı hedefliyor. Sonuç olarak nükleer enerji, enerji yoğunluğu, çevre dostu yapısı ve kesintisiz üretim kapasitesiyle Türkiye’nin enerji arz güvenliğini sağlamada ve sürdürülebilir enerji politikasını desteklemede vazgeçilmez bir seçenek olarak öne çıkıyor" dedi.Dünyadaki toryum dağılımına dikkat çeken Prof. Dr. Kara, "Türkiye ve Hindistan başta olmak üzere Avustralya, Brezilya, ABD ve Güney Afrika gibi ülkelerde yoğun olarak bulunuyor. Genellikle monazit içeriklerde yer alan toryum, granit kayaçların zamanla aşınıp tortul alanlarda birikmesiyle oluşur. Bu bölgelerdeki yoğun toryum varlığı, granit ve metamorfik kayaçların yaygın olması, ayrıca bu kayaçların uzun jeolojik süreçler boyunca aşınarak zengin mineraller oluşturmasıyla ilişkilidir. Türkiye’de özellikle Eskişehir-Sivrihisar bölgesi, bu jeolojik ve mineralojik koşullar nedeniyle dikkat çeken bir toryum kaynağıdır" diye konuştu. 'TÜRKİYE'Yİ ÖNCÜ ÜLKE HALİNE GETİREBİLİR'Dünyada toryum rezervlerine sahip ülkelerin durumları nasıl? Prof. Dr. Kara'ya göre Çin, toryum tabanlı Erimiş Tuz Reaktörleri (MSR) üzerine yoğunlaşarak bu teknolojiyi yakın gelecekte ticarileştirmeyi ve hatta hidrojen üretimini hedefliyor. Hindistan ise yüksek toryum rezervlerini değerlendirmek için Hızlandırıcı Sürümlü Sistemler (ADS) ve Üç Aşamalı Nükleer Programı'nı geliştirmiş durumda. Öte yandan ABD'nin geçmişteki deneysel çalışmalarını yeniden canlandırarak özel sektör destekli Ar-Ge projelerine odaklandığının altını çizen Prof. Dr. Kara, "Bunun yanı sıra toryum bazlı reaktör teknolojileri İngiltere, Almanya, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Çin, Fransa, Çekya, Japonya, Rusya, Kanada, İsrail, Danimarka ve Hollanda gibi ülkelerde araştırılıp geliştiriliyor" dedi."Türkiye, nükleer enerji alanındaki mevcut altyapısı, yetişmiş insan gücü, bilgi ve birikimiyle toryum bazlı teknolojilere yönelik çalışmalar başlatabilecek yeteneklere sahip" diyen Kara, "Nükleer mühendislik alanında yetişen uzmanlar ve enerji sektöründeki deneyim, Türkiye’nin toryum teknolojileri geliştirmesi için güçlü bir temel sunuyor. Uzun vadeli stratejiler ve uluslararası iş birlikleriyle bu yeteneklerin etkin bir şekilde kullanılması, Türkiye’yi toryum enerjisinde öncü ülkelerden biri haline getirebilir" açıklamasında bulundu. 'SADECE ELEKTRİK ÜRETİMİ DEĞİL, BİRÇOK ALANDA İMKAN SUNUYOR'Prof. Dr. Ayhan Kara, nükleer enerjinin yalnızca elektrik üretimiyle sınırlı kalmayıp sağlık, uzay araştırmaları ve hidrojen üretimi gibi stratejik alanlarda da kritik kullanım imkanları sunabildiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Kara, "Sağlık sektöründe teşhis ve tedavi süreçlerinde kullanılan radyoizotoplar, hastalıkların erken tanısı ve etkili tedavi yöntemleri için vazgeçilmezdir. Türkiye, yerli radyoizotop üretimine yatırım yaparak yalnızca sağlık sektöründeki dışa bağımlılığı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda bu alanda bölgesel bir lider haline gelebilir" ifadelerini kullandı. Dünya genelinde uzay araştırmalarında da nükleer enerjinin sunduğu avantajlardan yararlanılmasının hedeflendiğini söyleyen Prof. Dr. Kara, derin uzay görevlerinde, zorlu koşullarda kesintisiz enerji sağlayabilen nükleer teknolojilerin uzun vadeli keşiflerin ve derin uzay araştırmalarının önünü açtığını paylaştı. Yapılacak yatırımların Türkiye’nin uzay teknolojileri alanındaki kapasitesini artırmasına, bilim ve teknoloji altyapısını güçlendirmesine ve uluslararası rekabette daha güçlü bir konuma ulaşmasına olanak tanıyabileceğinin de altını çizdi.Bunun yanı sıra nükleer enerjinin, hidrojen üretimi için de büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Kara, "Sonuç olarak sağlık, uzay ve hidrojen gibi stratejik alanlarda nükleer enerjiye yapılacak yatırımlar, Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlamanın ötesinde, teknoloji ve bilimde bağımsız bir altyapı kurmasına zemin hazırlayacaktır. Bu adımlar, Türkiye’yi hem bölgesel hem de küresel ölçekte daha güçlü bir konuma taşıyacak stratejik bir vizyonun parçasıdır" diyerek sözlerini noktaladı.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI