Gökalp'in "hakikatli bir münevver, hokkayla mürekkebi beyaz sayfalarda buluşturup fikir kalıbına döken mütehassıs bir mürşit ve mütefekkir" olduğunu ifade eden Bahçeli, Gökalp'in layıkıyla anlaşılmadığını ve anlatılmadığını belirtti.
Gökalp'in, "Türkçülüğün, Türk milletini yükseltmek ideali olduğunu" açıkladığına işaret eden Bahçeli, kendisinin, milli kültür tarifi ve medeniyet tasviriyle Türk düşünce hayatına damga vurduğunu kaydetti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"Şu sözler merhum düşünürümüze aittir, 'Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.'
Merhum Gökalp, 25 Aralık 1922 tarihinde Küçük Mecmua'da yayımlanan bir makalesinde, milletin ne olduğunu anlamak için, öncelikle ne olmadığının tetkik edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ona göre, ilk olarak millet coğrafi bir zümre değildir. İkinci olarak, ırk ve kavmiyet değildir. Üçüncü olarak, bir imparatorluk dahilinde müşterek bir siyasi hayat yaşayanların mecmuu değildir. Dördüncü olarak, bir şahsın kendisini, keyfine ve çıkarına uyarak mensup gördüğü bir cemiyet de değildir."
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Ziya Gökalp için "Fikirlerimin babası" dediğini hatırlatan Bahçeli, hapishane köşelerinin, sürgün yılların, haksız eleştirilerin, maksatlı saldırıların, asılsız suçlamaların, hatta iftira boyutundaki sataşmaların, Gökalp'i davasından ve millete sevdasından vazgeçiremediğini ifade etti.
Bahçeli, Gökalp'in Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilham ve iradesinin arka planındaki Türk aklı ve Türk düşünce kahramanı olduğunu belirterek Gökalp'in, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışını müteessir bir vicdan refakatinde görüp yaşadığını söyledi.
Osmanlı Devleti'nin 1914-1918 yıllarında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı'nda yaşadığı toprak kaybını anımsatan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Asırlar geçse bile yaralarımız kapanmayacaktır. Üstelik Birinci Dünya Savaşı'nın sayfaları hala açıktır. Hesaplaşma bitmemiş, zalim hücumlar kesilmemiştir. Sömürü çarkı hızla dönerken, paylaşım kavgaları, emperyalist yayılmacılık, coğrafyalara indirilen zehirli hançerler, devam edegelen ekonomik soygunlar, mazlumların canı ve kanı üzerinde kurulan cinayet ve soykırım değirmenleri özellikle bölgemizi hedef almış, sert ve şiddetli kuşatmayla etrafımız sarılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun mahkum olduğu bir trajediye, acılı ve ağrılı dağılmaya, dört bir tarafımızı perişanlığa sürükleyen içten içe çürümeye asla maruz kalmayacağız, asla müstahak olmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin 101'inci yıl dönümünde her türlü tehdidi, her neviden tehlikeyi, dalga boyu yükselen melanet ve cinayet planlarını milli dayanışma ruhuyla ve manevi direnç atılımıyla berhava etmekten başka ikinci bir seçenek tanımayacağız, hiçbir zaman takmayacağız."
Konuşmasında, "Biz dersimizi tarihten satır satır aldık. Fikrimizin gücünü ve görkemini Ziya Gökalp'ten aldık. Azmimizi ve cesaretimizi ecdadımızda, Milli Mücadele kahramanlarından edindik. Aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak hiçbir yanlışın içine girmedik, girmeyi aklımızın ucuna dahi getirmedik." ifadelerini kullanan Bahçeli, Türk, Türkçü kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçileri olduklarını söyledi.
Hiç kimsenin kendileriyle Türklüğe hizmet kulvarında, milletseverlik ve vatanseverlik yarışına girmemesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bunlar, altından kalkamayacakları, hayat ve siyaset mazisiyle ispat edemeyecekleri söz düellolarına, siyasi şovlara, iplikçi kavgalarına, yağlı urgan ölçüştürmeye heves etmesinler. O bayağı heveslerini kursaklarında teker teker bırakır, burunlarından fitil fitil getiririz. Makam ve mevki için vicdanını satanları adam yerine bile koymayız. Yeri gelir nesilden nesile geçerek bize emanet edilen Yesevi elini uzatır, Yunus tebliğini yapar, Mevlana hoşgörüsünü gösteririz, yeri gelir yumruğumuzu tuğ diye havaya kaldırır, çetin hesabı en ağır düzeyde göresiye kadar bir daha da indirmeyiz. İndirdiğimiz zaman da sadece ve sadece hainlerin kafasının kırılacağı andır. Bu kategoriye girenler sağduyulu tavrımızı yanlışa yormasınlar. Sınır ihlali, sinir ihlali, sabır ihlali yapmaktan kötürüm emel sahiplerinin derhal ve ciddiyetle sakınması iç barış ve siyasi huzur adına temennim, hatta uyarımdır."
Bahçeli, dün müstevlilerin yapamadığını, bugün terör örgütlerini sahaya süren siyonist azgınlık ve küresel emperyalist alçaklığın asla başaramayacağının altını çizerek, "Milli sanayimize, tetikçi katilleriyle saldıranların çabası boşunadır, bu hususta gece gündüz çalışıp düşman odakları deliye çevirmek, kanlı eylemleri püskürtüp yükseldikçe yükselmek milli vazifemizdir. Soykırımcıların demir kubbeleri varsa bizim de iman dolu göğsümüz gibi serhaddimiz vardır." dedi.
Gece saatlerinde İsrail'in misilleme bahanesiyle, İran'ın Tahran, Huzistan ve İlam eyaletlerine düzenlediği hava saldırısının yalnızca taktik, stratejik ve nokta hedefli bir operasyon olduğuna dikkati çeken Bahçeli, şunları söyledi:
"Bunun yanı sıra Orta Doğu'daki muhtemel kanlı ve kesif boğuşmanın test safhası, deneme tahtasıdır. İran'ın vurulması, bölgesel refleksleri, doğacak irili ufaklı tepkileri, tırmanan gerilim hatlarını kontrol edecek eylemsel simülasyondur. Adım adım vatanımıza ulaşacak ve musallat olacak Davut Koridoru'nu aktife etmek için fırsat kollayanların ABD destekli İran saldırısı ara bir istasyondur. İran'a yapılan saldırıyı kınıyorum. Milli güvenliğimizin pamuk ipliğine bağlı olmaması için birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirip ayrık otlarını temizlememizi acilen zorunlu görüyorum. Yedi düvel karşısında çözülmeyen, başını eğmeyen, teslim olmayan Türk milleti aynı iradeyi, aynı inancı, aynı ihtişamı, aynı iflahı, aynı ifhamı topluca yine ve yeni baştan gösterecektir. Dağılmayacağız, şer odaklarını dağıtacağız. Parçalanmayacağız, şirret terör yuvalarını paramparça edeceğiz. Bölünmeyeceğiz, aksine hizmet edenleri ise affetmeyeceğiz. Cihanşümul bir imparatorluk kaybettik, milli ve üniter Türkiye Cumhuriyeti'ni kaybetmeyeceğiz. Bunun için birbirimize canı gönülden sarılacağız. Ayrışmayı dileyenleri sukutu hayale uğratacağız. Düşmanı vatandan temizleyip, Cumhuriyeti ilan etmiştik. Şimdi terörün kökünü kazıyıp Türk ve Türkiye Yüzyılını barış, huzur, güvenlik, kalkınma, zenginleşme ve refah yüzyılı yapacağız."
Merhum Ziya Gökalp'in asıl gaye ve isteğinin bu olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Birbirimize girerek düşman sevindirmeyeceğiz." diye konuştu.
Bahçeli, 1922'de Tunceli Mebusu Diyap Ağa'nın TBMM'deki, "Hepimiz biriz, kardeşiz. Ama düşmanlar bizi birbirimize düşürmek için tuzaklar kuruyorlar. Sen şöylesin, ben böyleyim, diye hile yapıyorlar. Ne yapsalar nafile. Aslımız, neslimiz hep birdir. Biz hep kardeşiz." ve Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey'in, "Efendiler, bendeniz Kürt oğlu Kürt'üm. Biz Kürtler, Avrupa'nın Sevr paçavrasıyla verdiği hakları, hukukları ayaklarımızın altında çiğnedik. Türklerle beraber kanımızı döktük ve onlardan ayrılmadık. Ayrılmak istemedik. Hiçbir zaman da istemeyeceğiz." sözlerini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Siyonist terör çetesi Anadolu'yu çevrelemek maksadıyla küresel cinayet ve rezalet mekanizmasında toplaşan diğer Türkiye düşmanlarını yedeğine alarak üzerimize gelmeyi planlıyor. Gazze'yi yurdumuza taşımak istiyorlar. Bunun için istihbarat tezgahlarına, kapalı devre oyunlara ve işbirlikçi tahriklerine müracaat ediyorlar. Lütfen uyanık olalım, birbirimizden kopmamız projelendiriliyor. Birbirimize yüz çevirmemiz, surat asmamız, el uzatmak yerine yumruk sıkmamız dayatılıyor."
TUSAŞ'a yönelik terör saldırısına değinen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"23 Ekim 2024 Çarşamba günü, Kahramankazan'daki TUSAŞ tesislerine yapılan terör saldırısı PKK/YPG/PYD'nin kimlerin maşası olduğunu açıklıkla gözler önüne sermiştir. PKK, Türk'ün de, Kürt'ün de, hatta yaşayan her canlının da düşmanıdır. Bölücü terör örgütü PKK'nın efendileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın BRICS toplantısına katıldığı gün, bizim de salı günkü tarihi çıkışımızın hemen ardından Türkiye'ye terör baronlarının talimatıyla kanlı mesaj vermişlerdir. Bu kanlı mesaj ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Suriye'den sızan hainler imha edilmişler, şehitlerimizin acısıyla sızlayan gönüller teröre karşı tek ses olmuşlardır. Teröristler ile onları üzerimize salan muhasım unsurlar sonuç alamayacaklar, Türkiye'yi geçemeyecekler, yolumuzdan ve mücadele kararlılığımızdan geri çeviremeyeceklerdir. Kaderimiz, bin yıllık kardeşliğimizdir. Kavlimiz milli varlığımızın mukavemeti, Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında inanç ve iman birliğiyle kenetlenme muktedirliğidir."
Ziya Gökalp'in Türkleşmek, İslamlaşmak ve muasırlaşmak sacayağında Türkiye Cumhuriyeti'nin fikri ve müşterek değeri olduğunu ifade eden Bahçeli, Gökalp'i, "bin yıllık kardeşliğin köprüsünü takviye ve tahkim eden usta kalem, büyük düşünür, geçmişi gelecekle buluşturan şuurlu bir vicdan" olarak niteledi.
Bahçeli, Gökalp'in, Diyarbakır ile Ankara'yı tek yürek gören, tek nefes bilen vatan ve millet meftunu olduğunu söyledi.
Gökalp'in, halkçılığı tarihsel süreciyle ele aldığını, siyasi halkçılık ile sosyal halkçılığı isabetle değerlendirdiğini belirten Bahçeli, "Biz Ziya Gökalp'in saf ve duru halkçılığını benimsiyoruz. CHP'nin halkçılığını da seçkinci, zümreci, halka rağmen halk adına siyaset yapan dayatmacı bir anlayış olarak görüyor, böyle olduğunu nesnel ve tarihsel verilere dayanarak iddia ediyoruz." dedi.
Gökalp'e göre, Türkçülük ve halkçılığın, toplumsal tabakalaşmaya, sınıf farklılığına kapalı bir düşünce sistemi olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Türk siyasetinde gerçek halkçı, Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Türk milliyetçisi kesinlikle ve aynı zamanda halkçı, halkın sesi ve tercümanıdır. Toplumcu anlayışımızın yaslandığı zemin de halktır." ifadelerini kullandı.
Merhum düşünürün fikir temellerini kazdığı Türkiye Cumhuriyeti'nin milli egemenliğe dayanan dev bir hamle, uzun savaşlar döneminin taçlanmış nihai aşaması olduğunu ve 100 yılı geride bıraktığını belirten Bahçeli, Türk milletinin 29 Ekim 1923'te kutlu mazisinin en önemli stratejik kazanımlarından birini gerçekleştirdiğini, içteki ve dıştaki art niyetli odaklara asla fırsat vermeyeceğini güçlü iradesiyle ortaya koyduğunu söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, şehit kanlarıyla, savaş meydanlarındaki kahramanlıklarla ve fedakarlıklarla vücut bulduğunu, bu haliyle sonsuza kadar yaşamayı da ziyadesiyle hak ettiğini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
"Tarihteki sayısız badireyi geçerek, tuzakları bozarak yolunda kararlı adımlarla yürüyen Türk milleti, Cumhuriyetle birlikte ileriye, daha ileriye, çok daha ileriye erişme azmini göstermiştir. Milli Mücadele'nin her safhasında, sahip olunan manevi kuvvet ve direncin yegane kaynağı Türk milletinin var oluşuna duyulan bağlılık, sadakat ve sarsılmaz inanç olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni yüzyılının ilk yıl dönümünde, tarihimizin derinliklerinden süzülüp bugünlere ulaşan milli emanetler asla zedeletilmeyecek, hiçbir zaman da zaafa uğratılmayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, büyük Türk milletinin 29 Ekim 2024 Salı günü karşılayacağımız Cumhuriyet Bayram'ını gönülden kutluyor, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, TUSAŞ tesislerinde şehit olan kardeşlerimize ve tarihin her döneminde mücadeleleriyle öne atılıp şehit düşen kahramanlarımıza, elbette büyük düşünürümüz Ziya Gökalp'e Cenab-ı Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum. TUSAŞ'taki hunhar terör eyleminde yaralanan ve hala tedavi altında bulunan kardeşlerimize şifalar diliyorum.
Yeni yüzyılda terörsüz Türkiye'ye, huzurlu Türkiye'ye, müreffeh ve muasır Türkiye'ye hep beraber ve el ele ulaşacağımıza inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın, terörü kaynağında yok etme, terör devletinin kurulmasını engelleme mücadelesinde sonuna kadar yanında olacağımızın bir kez daha ve kararlı şekilde ilanını yapıyorum."
Bahçeli, konuşmasının ardından Ziya Gökalp'in el yazması eserleri, fotoğrafları ve şiirlerinin yer aldığı sergiyi gezdi.