Yitik şehrimin sokakları, tek tek söndürdü kandillerini gündüze. Kaldırım taşlarının adı hasret. Bastığım her adım sessiz çığlıkların seslenişleri oldu. Ziyaret ettiğinde sokaklarımı birgün gideceğini bilsem de kabullenmiştim sana uzaktan bakmayı.
Hatta kim kalır demiştim yitik sokaklarımda kim ayağına çarpan hasret taşlarımı alıp bir kenara koyar. Haykırmak istediğim ne varsa bana ait yankısını hep kendim duyduğum zindanlarımda. Ben sorular biriktirdim yitik şehrimin sokaklarında.
Ne kadar alışmıştım yalnızlığa ve o yalnızlığın beni mutlu etmesine. Şimdi neden mutsuzum? Belki de ağırlayamadığım için seni dilediğimce. Yine de garip bir şekilde huzurluyum. Yalnız da değilim şimdi. Gittin belki. Hep ceza idi bana gidişler. Şimdi ise ödül bana gittiğin her adım. Gittiğim her adım. Hani bilmezdim önceden nereye gider sokaklarından izi silinmiş hatıraların yeri. Şimdi, her adımda sen varsın. Bir de bana bıraktığın hatıraların. Her ne kadar çok görsen de bana tebessümlerimi onları bana sen verdiğin için geri alman zoruma gitmiyor. Senin benden aldığın hiçbir şeye kızmaya gücüm yetmiyor.
Sadece sevgimin adı, sitem oldu yüreğimin köşelerinde. Sitemlerim bile sevgimden doğuyor. Ben zaten hazırlamıştım topraklarıma ilk bastığın gün kendimi.
Kendime ait şehrimde biliyordum beni de arkasına takıp gidecek birileri. Gittiğin her yerde şimdi sen beni istemesen de; bil ki bir gölge olacak arkanda. Sen bilmiyorsun; ama ben, ilk defa yürüyorum yitik şehrimin sokaklarında.
Dizlerimin üzerine çökmüş yıllarca yürümeyi denememiştim. Düşeceğimden korkmuştum bir çocuk gibi. Ayaklarımın üzerinde durmaya çalışırken elimi bıraksan da; sen, sırf bana dizlerimin üzerinden kalkmayı öğrettiğin için ne kadar minnettarım sana bir bilsen.
Bir de sen aklıma geldiğinde içimden bir burukluk yükseliyor semaya ve kalbim, seninle birlikte gökten aldığım saf sevgimi bir elimden sana akıtıyor. Anlamını bilmediğim bir nehir akıyor. Yitik şehrimden çağlıyor benle birlikte. Nedir diye sorduğumda; "özlem" diyor bir ses içimden. Galiba seni çok özlüyorum. Neyi ve kimi özlediğimi bilmeden. Bütün bu buruk duygularımın içinde bana özlemi öğrettiğin için sana teşekkür ediyorum.
Ben, artık kaçmıyorum kendimden. Anlıyorum şimdi kendi ellerimle tekrar bulacağım yitirdiğim şehri. Bana yön veren, sen olacaksın bilmesen de. Ben, seni sevmişim elimde olmadan. Söylesene bana, ne kadar kaçabilirsin kalbimin sınırlarından. Var mı daha uzak ya da yakın bir yer. Senin bulunduğun yer, ah, senin bulunduğun yer. Bir bilsen.
Hasret kaldırımlarımda yürürken, yalın ayak canım yanmıyor yitirdiğim şehrimin sokaklarında gezerken. Her adım seni anlatıyor, seni hatırlatıyor. Karanlıkta olsa korkmuyorum. Bir ilk günkü halini hatırlıyorum, bir de son gün giderken tebessümle beni bırakıp gidişini. Bir daha gelir misin bilmiyorum. Ya da geldiğinde yanında ben olur muyum?
Fark etmiyor benim için. Nasıl olsa sen, hep benim yanımda olacaksın. Ya elinde bir meşale, tek tek yakacaksın sokak lambalarımı ya da beni karanlıklara boğacaksın.
Yine de fark etmeyecek rûhum, sen bakma benim yitik şehrimde saklandığıma benim gücüm kalbimin görülmeyen pınarlarında. Ne zaman istersen gel, sadece yıka yüzünü. Bir avuç suyun karşılığında senden istediğim hiçbir şey yok. Çünkü benim yitik şehrimden başka gidecek bir yerim yok.
Ne kadar ıssız her yer. En sakin halini yaşıyor sessizliğim. Adın, hüzün kaç yıldır
Aslında her şey senin adın. Ben, bana yaşattığın her şeyi Karanlığa gömdüm.