İnsan gönlünde de gece ve gündüz yaşanır mı? Bana göre: evet. Yaratılırken saf bir nûr ile aydınlatılan gönlümüz, sonrasında nasıl oluyor da kararıyor?... Tıpkı güneşin aydınlattığı gündüzü, gecenin karanlığının örtmesi gibi gönül gözümüz de gerçeğe kapanıyor, kalın çok kalın perdelerle.
Dünya içinde dünyayı keşfetmek, gerçeğe uyanmak, aldanışa ölmek gerek. Tertemiz gönlümüze işlediğimiz günahlarla her defasında bir leke süreriz.gittikçe kararan. Gerçek mânâyı anlayabilecek rûhumuzun gözü olan gönlümüzü karanlığa boğarız. Bize açık olan tövbe kapılarını es geçeriz. Günah işlemekten daha zor gelir tövbe etmek ve hatalardan vazgeçmek. Cennet'e giden yollar, daima aydınlık ve düz iken; anlaşılmaz bir şekilde en dolambaçlı, en tehlikeli yollardan seve seve gideriz Cehennem'e.
Mevlânâ'nın da dediği gibi; "Balık, suya nasıl doymuyorsa." biz de Bizi Yaratan Güc'e her daim haddimizi bilmeden meydan okumaya doymayız. Bu ne kendini bilmezlik! Biz insanlar, gerçekten şaşırmışız. Rabbimiz; bizi yaratan Allah, tüm âlemlerin sahibi, bizim gibi kibre kapılıyor mu??? Büyük bir şefkat ve merhamet ile bizi kucaklar, yanlışlardan yerine göre bizi bizden korur. Kendisine ulaşmak isteyene yolları ân eder. Yeter ki kulu, O'nu dilesin; yeter ki nefesinden daha yakın olduğunu keşfetsin.
İçimize sığdırdığı âlemleri görmezden geliyoruz. Oysa ki madde âleminde yarattığından çok daha fazlasını kulunun gönlüne sığdırmış. O yüzdendir ki kul, Allah sevgisini içinde büyüttükçe; dışarıdaki dünya, ona anlamsız ve küçük gelmeye başlar. Çünkü, "sonsuz olan"ı içinde taşır. Çünkü, ne kadar seversen sev; gönlünü yine de dolmuş hissetmezsin. Aksine daha çok, daha çok sevmek istersin. O'nun hoşuna gidecek, kendini O'na beğendirecek ve daha çok yaklaşmanı sağlayacak yollar ararsın. Gönlünün susuz çöllerinde, Leylâ'sına kavuşmuş Mecnûn gibi artık O'ndan ayrılamazsın. Yaşam kaynağına, hayat suyuna kavuşmuşsundur.
O'na doymak mümkün mü? Dilediğin kadar içsen de; bu suya kanmak, imkânsızdır. O'ndaki tâd, hiçbir şeyde yoktur. İşte; sonsuz rahmet deryâsına daldığında ve korkmadan derinlere indiğinde, gönlünü örten geceden aydınlığa çıkmaya başlarsın. Ne kadar derine inersen, o kadar gerçeğe aydınlanırsın. Etrafında gönlünün sahibinden izler ararsın. Her bulduğun izde artık ne ağaçların yeşili ne denizin mavisi, sana madde gelmez. Çünkü; her şey, O'dur.
Kâinâtta var olan her şey birleştiğinde tek sonuç ortaya çıkar: Rabbimiz. Şiirde de dediği gibi: "İstediğin kadar kaybol sen Yusuf'un saraylarında / Yönünü döndüğün yer, hep Yusuf'tur." Hakîkati bulma yolculuğuna çıkmış, kendi içimizde biz doğmadan önce başlamış ve yaşadığımız sürece de devam edecek bu yolculukta eğer talebimiz, Allah aşkı ise; artık uzun süredir karanlıkta olan gönlümüzü tövbelerle karanlıktan çıkartıp sonsuz nûrun aydınlığına teslim etmemiz gerekiyor.
Bu çok uzun geceden, bizi uyutan, etrafımızı karartıp hakîkati görmemizi engelleyen ve bize kendimizden başka hiçbir şey olmadığına inandırıp yalnızlık aldanmasına inandıran bu gece karanlığından kurtulalım. Gönlümüz, hep aydınlık olsun;