10-03-2020 16:45:43

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel ziyareti dönüşü uçakta basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. "AB Başkanları, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve AB'nin yavaş hareket ettiğini kabul ettiler" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz. Bunun için biz pek çok adım attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. İdlib, Suriye ve mülteci krizi bizden daha ziyade AB için bir irade ve liderlik testidir" dedi. Türk heyetinin kapıda bekletildiği iddiasını değerlendiren Erdoğan, "Her ülkenin medyasında maalesef bu tür fevri örnekler yer alabiliyor. Ancak Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez. Arkadaşlarımız konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler" açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz.

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz. Bunun için biz pek çok adım attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belçika ziyaretinden yurda dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Brüksel'deki temaslarına ilişkin genel değerlendirmesi sorulan Erdoğan, İdlib'de yaşanan gelişmeler ve mülteci krizinin yeni boyutlara ulaşması üzerine kapsamlı bir diplomasi trafiği başlattıklarını belirtti.

Erdoğan, yoğun bir telefon diplomasisinin ardından AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov'un Türkiye'ye geldiğini, İdlib'de geçici ateşkesi sağlamak amacıyla Moskova'ya gittiklerini ve geçici ateşkes sağladıklarını anımsattı.

Hem İdlib'deki durumu hem de mülteci meselesini ele almak için Brüksel'de temaslarda bulunduklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Meseleyi sadece bu iki konudan ibaret görmüyoruz. Bu yüzden kapsamlı bir hazırlık yaptık. Hem NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hem de AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu güvenlik tehditlerini ele aldık. NATO ve AB ilişkilerimizi nasıl güçlendirebiliriz diye müzakerelerde bulunduk. Burada hem NATO'nun hem de AB'nin üzerine düşen görevlerinin olduğunu muhataplarımıza ilettik. 28 Şubat'ta NATO'yu acil toplantıya çağırdık ve taleplerimizi resmi olarak ilettik. 11 Mart Çarşamba günü yapılacak NATO Toplantısı'ndan olumlu bir netice çıkmasını bekliyoruz."

"AB TARAFININ HIZLI HAREKET ETMESİ GEREKİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB başkanlarıyla yapılan görüşmede Türkiye-AB ilişkilerini geniş bir perspektiften ele almaları gerektiğini söyledi.

Bu bağlamda 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Mutabakatı'nın gözden geçirilerek güncellenmesi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, Schengen konusunun halledilmesi, müzakerelerin canlandırılması, yeni fasılların açılması, mülteciler için vadedilen toplam 6 milyar avro fonun hızla aktarılması ve ilave fon temini konuları üzerinde durduklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"AB Başkanları, 18 Mart Mutabakatı çerçevesinde Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve AB'nin yavaş hareket ettiğini kabul ettiler. Bu süreci hızlandırmak için ortak bir çalışma yapılacak, teknik ve siyasi ekipler bir yol haritası çıkaracak. Türkiye tarafında Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, AB tarafında Yüksek Temsilci Josep Borrell bu süreci yürütecek. 26 Mart'taki AB Liderler Zirvesi'ne kadar bu çalışmanın ilk ürünlerini vermesini öngörüyoruz. Tabii bunun için AB tarafının hızlı hareket etmesi gerekiyor. AB Başkanları bu yönde bir iradeye sahip. Umarım üye ülkeler de bu sürece destek verirler. Sıkıntıların temel sebeplerinden biri aramızdaki diyalog kanallarının etkin bir şekilde kullanılmaması. Bu yönde atılacak adımlar süreci hızlandıracaktır."

"AB İLE YENİ BİR SÜREÇ BAŞLATABİLİRİZ"

Avrupa'nın büyük fotoğrafı görmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, enerjiden terörle mücadeleye, göç ve mülteci krizinden güvenliğe kadar her alanda dayanışma ve iş birliğine ihtiyaç olduğunu aktardı.

Uyum içinde hareket edildiği takdirde Türkiye'nin de AB'nin de daha güçlü ve güvenli olacağının altını çizen Erdoğan, "İdlib, Suriye ve mülteci krizi bizden daha ziyade AB için bir irade ve liderlik testidir. İdlib'de büyük bedeller ödeyerek ateşkes sağladığımız ve sivilleri koruma altına aldığımız bir dönemde AB de üzerine düşeni yapmalıdır. İdlib ateşkesinin uygulanması ve mülteci krizine kalıcı bir çözüm bulunması herkesin menfaatinedir. AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz. Bunun için biz pek çok adım attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. AB'nin de bu kararlılığı ve siyasi vizyonu göstermesi halinde mesafe almamız mümkün hale gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.

"Bazı AB ülkeleri sığınmacı çocukların ülkelerine kabulüne ilişkin kararlar aldı. Almanya, Yunanistan ve Yunan adalarında bulunan 14 yaş altındaki kimsesiz, özellikle de kız çocuklardan bin ile bin 500'ünün ülkelerine kabul edileceğini açıkladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce neden sadece kimsesiz çocuklar seçiliyor? Bunun arka planında asimilasyon politikası fikri de yatıyor olabilir mi?" sorusu üzerine, bunun yeni bir konu olmadığını ifade etti.

İSTANBUL'DA ÜÇLÜ VEYA DÖRTLÜ ZİRVE

"Maalesef Almanya'da bu yoğun bir şekilde devam eden bir süreç. Ama şu anda bu uygulamanın detayını tam olarak bilmiyoruz." diyen Erdoğan, "Biz cuma günü için aslında bir adım atacaktık. Gerek Sayın Merkel gerekse Sayın Macron İstanbul'a gelecekti. Hatta Boris Johnson'ın da gelme durumu söz konusu. Tabii şu anda gerçekleşmedi. Çünkü pazar günü Fransa'da yerel seçimler olması hasebiyle önümüzdeki hafta salı günü bu buluşmayı gerçekleştireceğiz ve salı günü İstanbul'da bir araya geleceğiz. Eğer Boris Johnson da gelebilirse bu zirveyi dörtlü, gelmezse üçlü yapacağız. Bu ifade ettiğiniz konuyu orada da Şansölye Merkel ile görüşme şansımız olacak." açıklamasını yaptı.

"MART AYININ 26'SINDA BİR ZİRVE OLACAK"

Erdoğan, "Türkiye açık kapı politikasına ne kadar daha devam edecek? AB ile yapılan anlaşmalarda hep bir oyalama, zaman kazanma gibi oldu. AB ile yeni bir geri kabul anlaşması imzalanması söz konusu olacak mı? Türkiye sınır kapılarını kapatmak için nasıl bir somut adım görmek istiyor?" sorusu üzerine, aynı durumun devam etmemesi temennisinde bulundu.

Muhataplarına her şeyi açık açık söylediklerinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sayın Charles Michel ve Sayın Ursula von der Leyen, ikili olarak beraberdi. Mevlüt Bey ile dörtlü çalışma yaptık ve bu çalışmayı yaptıktan sonra da bakın 1963’ten bu yana biz Avrupa Birliği'ne resmi müracaatını yapmış, kapıda bekleyen bir ülkeyiz dedik. Türkiye'ye bunu reva görürken, Hırvatistan şu an dönem başkanı, bakın nerden nereye gelmiş. Bunlar dönem başkanı oldu, biz şu anda hep müzakere içindeyiz. Böyle bir durumdayız. Bunun sebebi nedir? Türkiye gibi bir ülkeye yaptığınız çifte standart uygulamaktır. Açık ve net bir şey söyleyeyim, eğer hakikaten farklı bir şey düşünüyorsanız bunları da söyleyin. Biz bu akşam aramızda yaptığımız müzakereyi de iyi niyetlilikle taşıyalım ve vakit kaybetmeden bu aradaki diyalogu, zinciri koparan konuları ortadan kaldıralım. Bakın ben Dışişleri Bakanı'mı görevlendiriyorum. O yanına birkaç uzmanını da almak suretiyle bütün bu konularda, siz de uzmanlarınızla beraber kimi görevlendiriyorsanız görevlendirin. Bunu da Borrell'e söyledim. Bu çalışma başlasın ve biz bu işten yıl sonuna kadar artık bir netice alalım. dedik. Onlar da konuya olumlu yaklaştı ve Mart ayının 26'sında bir zirve olacak. Temenni ederim ki o zirveye kadar arkadaşlarımız bir mesafe alırlar ve o zirvede de bu konular masaya yatırılır."

"Türkiye'nin tezlerine bugüne kadar yakın duran Almanya Başbakanı Angela Merkel, 'Türkiye kendi problemlerini mültecilerin sırtından çözmeye çalışırsa bizden anlayış bekleyemez' dedi. Yunanistan Başbakanı Miçotakis de 'Eğer Erdoğan, Türkiye-AB ilişkilerinin tekrar gözden geçirilmesini istiyorsa sınıra topladığı çaresizleri geri çeksin ve tutukladığımız mültecileri kabul etsin' dedi. Bu iki açıklamaya yorumunuz ne olur? Yunanistan'a 'kapıları açma' çağrınız olmuştu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, Merkel'in bunu hangi anlamda, ne şartlarda söylediğini bilmediğini kaydetti.

"(Merkel) Bizimle böyle bir görüşmeyi kabul ettiğine göre, herhalde bunun altında farklı bazı düşünceler olsa gerek. Salı günü bir araya geldiğimizde bu konuyu kendisiyle konuşuruz." ifadelerini kullanan Erdoğan, burada ne demek istediğini Merkel'e soracaklarını dile getirdi.

Erdoğan, Yunanistan'ın uluslararası hukuku bilmediğini belirterek şöyle konuştu:

"Bu konularda, Sayın Miçotakis maalesef çok geri kalmış bir konumda. Kendisinin önce uluslararası hukuku öğrenmesi lazım. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni bir okuması lazım. Sınır hattında takındıkları tavrın, bir cinayet olduğunu bilmeleri lazım. Bunların sınırda öldürdükleri 4-5 mülteci var. Bunların hesabını soracağız. Bunu orada bırakmayacağız. Aynı şekilde o çırılçıplak soydukları insanları, bütün o resimleriyle bu seneki Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı'nda bunların gözlerinin önüne sereceğiz. Şimdi bunlar yetmezmiş gibi bütün sınırlarını keskin tellerle çeviriyorlar. Fakat tabii bizim artık bu kapıları kapatma gibi bir düşüncemiz yok. Yunanistan'a teklifimdir; kapılarını açsın. Bu insanlar, Yunanistan'da kalıcı değil. Yunanistan'dan Avrupa'nın diğer ülkelerine geçip gitsinler. Sen 'geçip gitsin' diyemiyorsun, ondan sonra faturayı Türkiye'ye kesiyorsun. Biz 'adil, insancıl paylaşım' diyoruz. Siz bütün yükü Türkiye'ye yıkmaya gelince yıkıyorsunuz ama desteğe gelince destek vermeyeceksiniz. Kusura bakmayın."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği'nin vadettiği şartları yerine getirmesi durumunda, Türkiye'nin de gereğini yapacağına işaret ederek "Nedir bu? 'iki ona iki bize, bir ona bir bize. Adil, insani paylaşım' dedik. Bunları yaparız. Ama bunlar mesela bu vize olayında Latin Amerika ülkelerine bile her şeyi veriyorlar, Balkanlar'a veriyorlar, Ukrayna'ya veriyorlar ancak Türkiye gibi bir ülkeye maalesef vize uygulamasını hala kaldırmıyorlar." dedi.

"İDLİB'İN KUZEYİNDE BRİKET BARAKALAR YAPIYORUZ"

"Suriye'deki son duruma ilişkin Esed rejiminin ateşkesi ihlal ettiği yolunda haberler var. Türkiye'nin de bu konudaki tavrı net. Bundan sonra sahadaki duruma paralel olarak ne gibi caydırıcı unsurlar kullanılacak? Ayrıca bir Patriot bataryasının Türkiye'de konuşlandırılması bugünkü görüşmede gündeme geldi mi?" sorusu üzerine Erdoğan, İspanyolların Türkiye'de bulunan Patriotlarının, NATO'nun görevlendirdiği paket olduğunu, bunun gündeme geldiğini belirtti.

Ancak ilave bir paket konusunun gündeme gelmediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"S-400 konusunda da Stoltenberg'in kanaati bellidir; 'Üyelerimizin kendi tercihidir. Biz onlara niye onu, niye şunu gibi bir tercih baskısı yapmayız, yapamayız.' Ama Patriot konusunda da bildiğiniz gibi biz Amerika'ya şu teklifi de yaptık, 'Eğer verecekseniz siz de bize Patriot verin. Biz sizden de Patriot alırız.' Ancak S-400 konusunda tabii onlar da epeyce yumuşadılar, 'S-400'leri devreye almayacağınıza dair bize söz verin' noktasına geldiler. Tabii şu anda İdlib'de Pantsirler var. Libya'da da var. İdlib'de biz 8 Pantsir'i SİHA'larla yok ettik. Bunlar tabii fiyatları da çok yüklü ve önemli hava savunma sistemleri. Şu an geçici bir ateşkes de olsa süreç iyi gidiyor, 4 günü doldurduk. Temennim odur ki bu şekilde devam eder ve bu kalıcı bir ateşkese dönüşür."

Erdoğan, İdlib'in kuzeyinde briket barakalar konusunda çalışmaların hızla devam ettiğini dile getirerek Türkiye sınırından 25-30 kilometre derinlikte güvenli bölge oluşturarak briket barakaları yaptıklarını, şu an bunların sayısının 1500 olduğunu söyledi.

"TEKLİFİ TRUMP'A DA YAPABİLİRİM"

İdlib'deki insanların buralara peyderpey yerleştirileceğine işaret eden Erdoğan, "Bu barakaların zeminine tahta döşüyoruz ve konforunu artırmaya gayret gösteriyoruz. Tabii bununla birlikte ateşkesin ardından güneyden kuzeye İdlib'e yavaş yavaş dönüşler de başladı." dedi.

Erdoğan, "Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge içinde yerleşim yerleri oluşturulması ve mültecilerin yerleştirilmesi önerisine AB ve ABD'den destek verilecek mi? Daha önce ellerini taşın altına koymamakla eleştirmiştiniz, bu yeni süreçte durum değişti mi?" sorusuna, "Güvenli bölge farklı. Gerek Obama ile gerekse Trump ile yaptığımız görüşmelerin neticesindeki güvenli bölge. Bunu Obama yerine getirmedi ama Trump bunu çok dillendirdi. Dillendirmesine rağmen Trump da bununla ilgili adımı maalesef atmadı, atamadı." yanıtını verdi.

Daha sonra Trump'ın "Ben askerimi çekeceğim" demesi ve bir hareketlenmenin olmasına rağmen bunun da yürümediğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"En son geçen hafta yaptığımız görüşmede, 'Ben artık burada askerimi tutmayacağım, ben burada büyük harcamalar yapmak istemiyorum ve askerimi çekeceğim.' dedi. Şimdi biz bekliyoruz. Bize verdiği son mesaj bu şekilde. Tabii bizim için şurası çok önemli; Kamışlı petrol rezervlerinin olduğu bir yer. Petrol rezervinin olduğu diğer yer Deyrizor. Burada teröristler kaynağı sömürüyor. Buranın üzerinde Amerika'nın da planı var. Kamışlı üzerinde de Putin'in bir planı var. Ben Sayın Putin'e şu teklifi yaptım; 'Buradan elde edilen petroller yardımıyla biz işin müteahhitlik tarafını yaparız, eğer mali noktada destek verirseniz, gelin bu yıkılmış olan Suriye'yi ayağa kaldıralım.' Putin de 'olabilir' dedi. Eğer burada böyle bir adım atılabilirse hatta aynı teklifi Trump'a da yapabilirim. Buradan bu teröristler nemalanacağına çünkü zaten aldıkları, çıkardıkları petrol işlenmiş petrol değil, yani kalite yok ama alınır ve işlenir hale gelirse buralardan gelecek imkanla Suriye'yi yeniden imar etme şansımız doğar. Bu da Suriye'nin birliğine, bütünlüğüne kimin sahip çıkma, kimin el koyma isteği içinde olduğunu ortaya çıkarır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'İlk kez 20 Temmuz sivil darbesinden sonra ordunun emir ve komuta zinciri yoktur arkadaşlar. Genelkurmay Başkanının hiçbir yetkisi yoktur. Hiçbir Kuvvet Komutanı, Genelkurmay Başkanına bağlı değildir. Yaşanan perişanlık, devlet aklının kaybolma perişanlığıdır.' dedi. Bir iki hafta önce ise 'Hakimler ve Savcılar alçak kurulu' diye bir ifadesi oldu. Bu sözlerle ilgili bir değerlendirmeniz olur mu?" sorusuna, "Bay Kemal bir defa ne Milli Savunma Bakanlığımızı tanıyor ne TSK'yi tanıyor. Buralardan cahil kalmış birisi. Bir defa TSK'nin yapısı bellidir. 2014 itibarıyla Avrupa Birliği çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Milli Savunma Bakanlığına bağlanma süreci vardır. Tabii bu yerine getirilmemiştir." cevabını verdi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra TSK'nin Milli Savunma Bakanlığına bağlandığını ve şu anda faaliyetlerini bu şekilde yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, Kuvvet Komutanlarının ise Genelkurmay Başkanına bağlı olduğunu, bu konuda herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını söyledi.

Erdoğan, Genelkurmay Başkanının aynı temsil kabiliyetine sahip olduğunun altını çizerek şunları kaydetti:

"Gerektiğinde ABD Genelkurmay Başkanı ile de Rusya Genelkurmay Başkanı ile de görüşme yapmaktadır. Yine katılması gerekli olan uluslararası toplantılara, örneğin NATO toplantılarına o katılmaktadır. Bu adam bunların hiçbirini takip etmiyor. Nerede, ne oluyor, ne bitiyor, kim, nerede haberi yok çünkü derdi başka. Bütün derdi, acaba biz ülkenin kurumsal yapılarıyla nasıl oynarız, bunları nasıl yıpratırız. Bunu gerek parlamentodaki çalışmalarda gerek bakanlarımıza olan saldırılarda görüyoruz. Düşünün, bu ülkenin bakanının parlamentoya girmesini engelleme gayretlerine varıncaya kadar edep dışı hareketler yapıyor. Niçin geliyor o bakanlar oraya? Parlamentoyu bilgilendirmek için geliyor. Parlamentoyu bilgilendirmek için gelen bakanlara 'Neden geldi bunlar' diyecek kadar ileri gidiyor. Bu kadar hadsizlik olabilir mi? Daha sonra Meclis Başkanımızın tekrar daveti ile arkadaşlarımız içeri giriyor."

"BU ZATI ÇOK DA MUHATAP ALMAK İSTEMİYORUM"

Bunların, Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamento tarihinde olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "Neymiş, milletvekili değilmiş. Vekil değiller ama ülkenin bakanı ve parlamentonun, Meclis Başkanının daveti üzerine geliyorlar. Mevcut gelişmeler sebebiyle parlamentoyu bilgilendirmek için buraya geliyorlar." diye konuştu.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun HSK'ye yönelik sözlerini hatırlatarak, "Sen, bu tür yakıştırmaları yaparsan, tabii HSK de yargı da seninle ilgili olarak gerekli neyse o muameleyi yapacaktır. Bana göre geç bile kalıyorlar. Anayasa'nın hakim maddesine göre, bırakın hakareti, ima bile edemezsin. Bunlar imanın ötesine geçip hakaret ediyorlar. Söylenmesi gereken çok şey var ama bu zatı çok da muhatap almak istemiyorum." dedi.

Türkiye dışarda çok büyük mücadele verirken, iç siyasette tansiyonun çok yüksek olduğu belirtilerek, "Böyle bir ortamda tansiyonun yükseltilmesinde kasıt görüyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bize bazı haberler geliyor, 'Bay Kemal tansiyonu düşürmek istiyor' diye. Böyle bir şeyin farkına vardıysa, o tansiyonu düşürebilir, neden düşürmüyor? Tansiyon zaten durup dururken fırlamaz. Olay bu kadar basit." yanıtını verdi.

"Tansiyonun düşmesi için sizden bir talebi olursa değerlendirir misiniz?" sorusu üzerine ise Erdoğan, "Ben zaten görevimi yapıyorum. Cumhurbaşkanının atması gereken adım, ülkede barışın egemen olduğu bir sürecin işlemesini sağlamaya yönelik adımdır. Ama karşımızda milletin evini hiçe sayan, milletin evini milletin evi olarak görmeyen, hala orayla uğraşan, hala her konuşmasında muhakkak oraya bir şeyler çakan bir insan var." açıklamasında bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Atatürk’ün Cemal Paşa’ya yazdığı mektuplarda, "Anadolu’nun savunması Afganistan’da başlar" demesine rağmen farklı konuştuğu hatırlatılarak, "Siz geçtiğimiz günlerde bir 5'inci kol faaliyetinden bahsettiniz. Bu faaliyetin neresinde CHP ve kim tarafından yönlendiriliyor bu faaliyet?" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Zorunlu şartların tahakkuk etmesi halinde devlet elbette savaş kararını alır. Atatürk’ün yaptığı da odur. Bu ise cümleyi bir yerinden alıyor ve kesiyor. Atatürk’ün böyle bir savaşa girmeme noktasındaki tavrından bahsediyor. O zaman Atatürk’ün Çanakkale’de ne işi vardı? Kocatepe’de ne işi vardı? Trablusgarp’ta ne işi vardı? Trablusgarp’ta gözünden yaralandı. Burada belli bir inanç onu oraya sevk etti. Libya’ya gitti, Trablusgarp’ta o mücadeleyi verdi ve bir gözünden yaralandı. Böyle bir mücadeleyi yaşayan bir komutan var. Sen kalkıp Atatürk böyle bir şeyle savaşa girmezdi diyorsun. Biraz çalışması lazım, derslerini okumuyor. Bu 5'inci kol faaliyetleri bunun devamı olarak gidiveriyor."

KORONAVİRÜS TEDBİRLERİ

AB ve İtalya'daki koronavirus durumu hatırlatılarak, "Şu an en güvenilir ülkelerden biri Türkiye görünüyor. Sağlık yatırımlarının bunda etkisi nedir? Ayrıca turizmde bir artış bekleniyor mu?" sorusu üzerine de Erdoğan, bugün itibarıyla koronovirüsle ilgili dünya genelinde toplam vaka sayısının 114 bin 456'ya, ölü sayısının da 4 bin 27'ye ulaştığını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla küresel bir salgından, küresel bir halk sağlığı sorunundan bahsediyoruz. Hamdolsun ülkemizde şu ana kadar tespit edilen bir koronavirüs vakası bulunmuyor. Salgın belirginleştiği andan itibaren erken bir dönemde hiç tereddüt etmeden bütün tedbirlerimizi kararlı bir şekilde uygulamaya koyduk. Şu an 114 ülkede görülen bu salgının Türkiye’de görülmemiş olması, aldığımız önlemlerin ne kadar yerinde olduğunu ortaya koyuyor. Başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere bütün kurumlarımızla belirlediğimiz önlemleri uygulamaya hassasiyetle ve sıkı bir şekilde devam edeceğiz. Tabii bu noktada alınacak kişisel tedbirler de çok büyük önem arz ediyor. Koronavirüse yönelik alt yapı ve ön hazırlıklarımızı iyi yaptık. Sağlık tesislerimiz zaten bu konuda tartışılmaz. Bununla ilgili de ön hazırlıklarımız var."

Koronavirüse yönelik bütün malzemelerin ikmalinde de iyi durumda olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu malzemelerin üretimini de Türkiye'de yapar hale geldiklerini söyledi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ama maalesef ahlaksızlar da yok değil. Onlar da bunu fırsata dönüştürmek suretiyle bakıyorsunuz ihracatta olsun, iç piyasada olsun, yüksek fiyatlarla bunları satmaya çalışıyorlar. Bu konuda İçişleri Bakanlığımızın maskelerle ilgili kesin tedbirleri var. Aynı şekilde Ticaret Bakanlığımızın aldığı tedbirler var. Bütün hepsinden öte sağlık tesislerimizin bu noktadaki çalışmaları ileri derecede. Şehir hastanelerimiz, devlet hastanelerimiz, eğitim araştırma hastanelerimiz, hepsinde anında müdahale edecek şekilde bu işlerin önlemi alınıyor. Turizm noktasında da Kültür ve Turizm Bakanımız bu noktada uluslararası zemini de iyi okuyan bir arkadaşımız. Temmuz’a kadar gelişmeler çok önemli. Haziran, Temmuz inşallah bu konuda toparlanma ayı olur ve hızla yükseliriz. Çünkü altyapımız buna çok müsait."

BENZİN VE MOTORİNDE İNDİRİM MÜJDESİ

Petrol fiyatlarındaki rekor seviyede düşüş hatırlatılarak, "Petrol fiyatlarının düşmesini Rusya-Suudi Arabistan çekişmesi kapsamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ekonomik anlamda bu krizden nasıl etkilenir, benzin fiyatları Türkiye’de düşer mi?" sorusu üzerine Erdoğan, brent petrolün varil fiyatında yüzde 30’a varan düşüşle 31 dolar seviyesine gerileme görüldüğünü anımsattı.

Bu durumun OPEC ülkeleri için özellikle ayrı bir felaket olduğuna işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bizim için bir boyutu ile çok olumlu bir durum. Cari açığımıza olumlu tesir yapan bir gelişme. Bu bir resesyon olabilir mi? Temenni ederiz ki olmaz. Çünkü gerek Hazine ve Maliye Bakanlığımız gerek Ticaret Bakanlığımız bu konuda bütün tedbirlerini almış vaziyette. Bu gelişme şu anda olumlu istikamette bu süreci idare ettiğimizi gösteriyor. Zaten faizlerdeki düşüşle de ayrı bir istikamette iş yürüyor. Bunun neticesinde yatırımlarda bir hareketlenme var. Bu hareketlenme istihdamda da hareketlenmeyi meydana getirmiş durumda. Bunlar bizim için büyük önem arz ediyor. Buradan bir müjdeyi de duyurayım. Bu geceden itibaren benzinde 60 kuruş, motorinde 55 kuruş indirimi uygulamaya alacağız."

RUSYA ZİRVESİ'NDEKİ GÖRÜNTÜLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rus medyasının sizin Putin’i beklerken olduğu iddia edilen bazı görüntülerinizi yayınlamasına ne diyorsunuz? Türk-Rus ilişkilerine zarar veriyor mu Rus medyası?" sorusunu yanıtlarken de her ülkenin medyasında bu tür fevri örneklerin yer alabildiğini hatırlattı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ancak, Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez. Arkadaşlarımız konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler. Rutin bir sürecin bile birilerince manipüle edilerek farklı noktalara çekilmeye çalışılması buradaki kötü niyeti gösteriyor aslında. Nitekim bizim medyaya görüntü vereceğimiz Putin’in çalışma ofisi bir uçta, biz ise öbür uçtan geliyoruz. O bu uçtan çıkana kadar, biz de bulunduğumuz yerden çıkana kadar buluşma noktası gibi orta noktada buluşuyoruz. Bazıları da buradan art niyetli çıkarımlar yapmaya çalışıyorlar. Sayın Putin bizi arabaya kadar uğurladı. Tabii niyet kötü olunca bunu yazmıyorlar, göstermiyorlar."

  FACEBOOK YORUM
Yorum
YUKARI