Yargı bağımsızlığının hâkimlere tanınan bir ayrıcalık olmadığına işaret eden Arslan, Anayasa ile sağlanan bu teminatın amacının, adaletin her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak şekilde dağıtılacağı yolundaki güven ve inancı yerleştirmek olduğunu vurguladı.
Arslan, “Gerçekten de yargıya yönelik güven ve inancın sarsılması, bir demokratik hukuk devletinin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Bu nedenle hukukun üstünlüğü anlayışı, yargının bağımsızlığına halel getirecek, tarafsızlığı konusunda toplumu şüpheye düşürecek her türlü tavır ve davranıştan kaçınmayı gerektirmektedir. Yargı bağımsızlığı, anayasal kimliği oluşturan kuvvetler ayrılığının da bir gereğidir. Yargının ve yargıcın bağımsız olmadığı yerde kuvvetler ayrılığından, kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde de temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan bir anayasanın varlığından söz etmek oldukça zordur” diye konuştu.
Kendi yemin töreninin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtiğini belirten Arslan, “Geldiğimiz noktada memnuniyetle ifade etmek isterim ki; AYM olağanüstü güçlüklere rağmen paradigmatik dönüşümünü önemli ölçüde tamamlamış, gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda hak eksenli bir yaklaşımla zengin bir içtihat oluşturmuştur” ifadelerini kullandı.